23 Haziran 2021 Çarşamba

C-89 dan Notlar





Yaşamın akışında, hayatımızın her yeni gününün bir önceki günün devamı değil de aynı olması,

Tecrit ve tecritte olmanın temel kuralı gibidir.

Zaman kavramına ara verilmiş, saatlerin ilerleyişinin önem arz etmediği, otuz-otuz beş metre kare

alan da en çok karanlığın ve aydınlığın göze çarptığı; ki zaman tasavvurunu sadece günün aydınlığı ve

gecenin karanlığı ile yapmak tutsağın kriteridir.

Başka bir dünya yaratmak isterken içinde olduğun dünyadan çekilerek bir ağacın dalından koparılır

gibi bu hiçbir yere ait olmayan hücre de olmak insan oğlu ve kızına ait olmayan bu yapay dünya da

olmak, biriktirilen ortak mirasın dışına itilmek ve yapabilirliğinin elinden alınması, özgürlüğünün

tutsak edilmesi ve nihayetinde insanlık denilen devasa aileden koparılıp tecrit edilerek yalnızlığa

mahkum edilmek...

Dış dünyanın sensizliğinde vermiş olduğu her bir şeye ara verilmiş hissini bölen bir ölüm uyandırır

bazen..

İnsanlık 16kg. ve iki ekmek..

Ölü bir çocukla yitirilen kocaman bir çocukluk anıları,

Her gece giden-gelen-giden tren sesleriyle yaşama sımsıkı atılan kalın bir halat gibi umut-lar,

Bölünen veya gelmeyen uykuların öncesi ve sonrasında düş(ünce)lerin nötr haline atılan kulaçlar,

Aşırı soğuk veya aşırı sıcak gecelerin yalnızlığında bir saat sesine odaklanmış akrep ve yelkovanların

sessizliğine eşlik eden saniyelerin tik-takları, tik-tak, tik-tak …

Bazen yakınındaki bir nöbetçi kulübesinden yükselen bir askerin anlamsız bağırış-çığırışlarına takılan

ve kulak kesilen benliğine söz geçiremeyişin..

Birden ertesi gün sevgili den gelme ihtimali olan mektubun bir ışık gibi beyninde parlayışı, o an da

gülüşünü göremediğin gözlerinin karanlıkta aydınlıklar içerisinde yüzmesi..

Okunması birkaç yıla sığacak romanların, kitapların günler içerisinde sayfalarının art arda çevrilişinin

ardından tükenişi ve canının bir kadeh kızıl şarap çeker gibi gün yüzüne çıkan şiir okuma arzusuna

boyun eğip gecenin bir vaktinde önünde gördüğün ‘yeryüzü ayetleri’ Füruğ’un kaleminden Türkçe

okumak..

Uzun sürmüş bir günün, bitmemiş bir günün kendini geceye devretmesi sonrası ‘ULYSSES’ Mr. Bloom

ile Dublin yolculuğuna çıkmak.. bir kahve daha-kaynamamış ve köpüksüz- ve bir sigara daha, ne de

olsa gece uzun, geceler uzun, yaz geceleri tümden uzun ..

ve uzak bir zaman dilimini temsil eden saatler ve dakikalar ..

Aykırı bir yaşama verilen bir ödül müdür bu ceza…

Uzadıkça uzuyor, gün ve geceler uzamak da ..

Günler çoktan aylara terketti nöbetini, aylar ise yıl olmaya meyilli,

Dışarı da esir alınmış bir ülkenin yanında içeri de esir düşmüş bir bedenin hükmü mü olur- sözü mü

olur ..


Radyo da..

Günü zehirleme ustası yinelenen ve tükenmeyen masalı tekrarlamaya devam ediyor,

Başörtülü bacımızı……

Takılıp kalamıyorsun; sözcükler küfürlü bir renkle dolaşıyor etrafında-hücrende

İnsanlığın başına gelmiş felaketler olduğu gibi ülkelerin başına gelmiş felaketlerle dans eden

kişi-lik-siz-ler… radyo ile birlikte şimdi hücren de dans ediyorlar ve harfler ve kelimeler, cümleler,

abeceler anlamlarını- özlerini kaybedip yitirmek de ..

yalan bir erdem gerçek ise suç olurken isyanın kızılı tüm hücrelerinden-damarlarından beynine akan

kan’a dönüşüyor...

radyo kapanıyor.

Kitap açılıyor…

’gözlemleyebildiğimiz evrende ki yaklaşık bin milyar yıldız kümesinden yalnızca biri olan sıradan bir

sarmal yıldız kümesinin kenar bir mahallesindeki ortalama bir yıldızın etrafında dönen orta çapta bir

gezegen olarak -/ele alındığı çağdaş bir görüşe geldik….….


2016 -Radikal blog

Hiç yorum yok: