28 Kasım 2011 Pazartesi

düş günlükleri.. 1 den sonrası..

Yüreğim sakin bir göl gibiydi; balık avcısını bekleyen,kuşların enginliğim de uçuşlarını gözleyen dingin, şeffaf ve en sade halimle hayat a bakıyordum.. bekliyormuydum ? bilmiyordum..bir planım yoktu ,ben sen değildim.! olmamıştı,olmazdi ki,sadece öylesine bakıyordum hayata… zira yaşanmışlıkların acısı yetmekte idi, her anını ve anısını dolduruyordu hayatın, geçmişe çizilen çentikler… çarmıha gerilen isa gibi değil di bedenim ; kaburgalarımın içlerinden gerilmiştim çarmıha;kaç kez öldüm! saymaya fırsatım olmadı ki.. bir gün! hatta bir gece,geceler den bir gece seni gördüm..kalbimin işareti ile seni gördüm.. görsemiydim..görmezlikten mi gelmeliydim derken.yalnızlığa sarılı düşlemlerine karışmıştı kanım;ayırt edemedim kendimi senden.. sen serserimdin ben sendim…! Büyülü bir dergahın müritleri gibi buluşmuştuk ; paylaşacak çok şey vardı .. Yarıda kalmış yaşamların bütünlemesi bize kalmış gibi sürdürmeliydik hayatı… Bedeninden geçtim..ruhun kaldırabilirmiydi eksik kalan bir yaşam daha? Korkuyordun.!korkunun kokusu karıştı uykularıma her şeyin ayrıntılarında senin giz’in vardı artık. Sen ‘in olmadığı her an bir hüznün kırıntısı gibi saplanıyordu göğsümün orta yerine.. Tüm devrim çığlıklarının vücut bulduğu bir yaralı beden;işkence izlerinin mahpusane gecelerine aktarılan buhur kokusu gibiydi ağzından düşen her kelime.. Teninle tanışma faslını bir tarikatın müritlerine uyguladığı kriterle sınadın beni… Uzaksın şimdi! uzaklığın buğulu,soğuk,bir mezar sessizliği kadar çiçeğe hasret an’larla tam lamaya çalışıyorum ruhumun yoksulluğunu.. biliyormusun ki şimdi yüreğimi iki ye bölmüşüm! İstanbul da olmam kar etmiyor.. Bir yarısı Avrupa da ise diğer yarısı anadoluda kızıla kesmiş Kızılca kıyamet arzular eşliğinde sessiz çığlıklarımı ulaştırmaya çalışıyorum .. Gerisi şairin dilinden dökülen eskimeyen sözcükler... kalanı bize iyilik güzellik….

Hiç yorum yok: